Delacroix; Aslan Avı, 1849
ROMANTİZM
Neo-Klasizm'e karşı gelişen Romantizm Akımı'nın kökleri 1780 yıllarına kadar gider. 18. yüzyılın sonunda güç kazanmaya başlayan yeni duygu ve anlayışların sonucunda Romantik Akım'ın ilk atılımı 19. yüzyılın başlarında German Nazaren-leri adını alan grubun 1809'da Viyana'da kuruluşu ve akabinde 1810'da Roma'da toplanmasıyla resmi bir nitelik kazanır. Romantik Akım'ın oluşumunda Fransız İhtilali sonrası Avrupa'da meydana gelen hareketliliğin, özgürlükçü ve milliyetçi akımların da etkisi büyüktür. Dini ve mistik bir mahiyeti de olan anlayışın temelinde yatan duyum ve duygusallık dönemin hareketü yaşamından kaynak almakta ve değişen bir orta sınıf anlayışının yansıması olarak hareketlilik kazanmaktadır. Gizem ve yapaylıktan arınmışhğın temelini teşkil ettiği Romantik hareket içinde bilinmeyene, tarihe, tarihi olaylara, yiğitliklere, doğaya ve egzotik uzak ülkelere karşı büyük bir alaka vardır. Durağanlığın yerine hareket ve enerji geçerken, devamlı değişen ve esrarengiz bir kaynak olan doğa görüntüleri büyük önem kazanmıştır. Bunun sonucu olarak da renklere ve doğanın ışığına karşı bir yönelme olmuş ve Neo-Klasik anlayıştaki dengeli kompozisyon şeması kırılarak yerine asimetrik bir sahne teşekkülü geçmiştir.
Gerçek kaynağı edebiyat olan Romantik akıma bağlı sanatçılar Ortaçağ ve Rönesans önceki devre büyük bir ilgi duymaktaydı. Yan dinsel bir bakış açısıyla bu dönemin sanat anlayışını temel kabul etmek isteyen bir gruba karşın ikinci bir tavır tamamen doğaya yönelmişti.
Romantik anlayışa mimaride denk düşen Neo-Gotik üslûp özellikle İngiltere'de tutulmuştur. Bu üslûbun en güzel örneği de Sir Charles Barry (1795-1860) tarafından 1831'den sonra tamamlanan Londra'daki Parlamento Binası'dır.
Romantik resmin en etkin olduğu yer Almanya'dır. Nazarenler'in öncülüğünde Rafael-Öncesi devre dönmeyi amaçlayan yeni anlayış bir taraftan da Alman resminin kendi köklerine Dürer ve çağdaşları tarafından temsil edilen örneklere, Alman masalları, Almanya manzaraları gibi milli temalara yönelmiştir. Alman Romantik resminin en önemli ismi Caspar David Friedrich (1774-1840) önemli bir manzara ressamıdır. Esrarlı ve mistik doğa görüntülerinin yansıdığı eserlerinde sanatçı gerçek doğa görüntülerim kendi duyum ve hissiyatıyla çarpıcı bir biçimde ifade etmiştir. En önemli eserlerinden biri olan 1807 tarihli "Dağdaki Haç" doğanın ressamın duyumu ve dini hisleriyle ifade edilişidir.
Romantik Alman Resmi'nin doğaya yönelmiş önemü ressamlarından olan Ludwig Adrian Richter (1803-1884) bu akımın ilginç örneklerinden olan eserler vermiştir. 1835 tarihli "Shrezkenstein" ve 1837 tarihli "Shrezkenstein'da Elbe'yi Geçiş" dönemin en ilginç eserleri arasındadır. Alfred Rethel (1816-1859) çarpıcı temaları seven bir kişiliğe sahiptir. Ölüm ve Ölüm Dansları'na özel bir ilgi duyan res-jsamın genç yaşında çıldırarak ölmesi de Romantik ruha çok uygun düşmektedir. Allegorileri ve doğal tasvirleriyle birlikte portreci olarak da tanınan Philipp Otto
Runge (1877-1810) kuruluşunda önemli rol oynadığı Alman Romantik resminin en
önemli sanatçıları arasında önemli bir yer işgal etmektedir.
Neo-Klasik anlayışın önemli bir yer edindiği Fransa'da Romantik Resim Al-manya'dakinden farklı bir özellik göstermektedir. Almanlara göre renklere öncelik veren Fransız ressamlar toplumsal konular ve insan unsuruna daha çok önem vermişlerdir. Bunda Fransa'nın 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başında geçirdiği tarihsel deneyimlerin de önemli bir rolü vardır. Fransız Romantizmi'nin en önemli ismi, aynı zamanda dünya sanat tarihinin en önemli sanatçılarından biri olan Eugene De-lacrore (1798-1863) önemli bir renk ve anlatım ustası olarak gelecek kuşaklar üzerinde derin izler bırakan bir üslûbun sahibiydi. Romantik duyumu çok güzel aksettiren yapıtlarındaki hareket ve renklerin canlılığıyla sağlanan direkt etki göz alıcıdır. 1821'de yaptığı "Dante İle Virgilius Kayıkta" ressamın insan öğesine verdiği ifade ve ızdırap, şaşkınlık ve korku ifadesiyle Romantik resmin Ortaçağ öğelerine verdiği önceliği de sergilemesi bakımından önemlidir. Koyu ve çarpıcı renk zıtlaşmaları yardımıyla sahnenin etkisi daha da yoğundur. 1834 tarihli "Cezayirli Kadınlar" son derece durgun ve sakin bir atmosfere sahip olmasına rağmen ışık ve renklerin kullanılışı çok canlı ve çarpıcı bir etki yapmaktadır. Bu eser ressam ve Romantik anlayışın egzotik ülkeler ve Doğu temalarına yönelişinin de güzel bir örneğidir.
Delacrok'nın en tanınmış eseri olan "Halka Önderlik Eden Hürriyet", "Barikat" veya "28 Temmuz 1830" 1830'da yapılmıştır. Toplumsal ve politik sanatın en önemli örneklerinden biridir. Bir elinde Fransız bayrağı, diğerinde süngü tutan kadınla sembolize edilen hürriyet ve değişik halk kesimleri ilginç bir düzenlemeyle bir araya getirilmiştir.
İspanyol resminin olduğu kadar dünya sanat tarihinin de en önemli ve ünlü ressamlarından olan Francisco de Goya (1746-1828) Barok İspanyol resminin Altın Çağı'nı temsil eden büyük ressamların mirasçısı olarak faaliyet göstermiştir. Fakat ana tavrıyla Romantik bir ressamdır. İlk döneminde Rokoko anlayışta eserler veren Goya'nın zamanla yeni bir anlayış geliştirmiş ve özellikle yaşamının son dönemini teşkil eden 19. yüzyılın başlarından itibaren Romantik tavrı tam anlamıyla kendisini göstermiştir.
Goya'nın ışıltılı ve parlak renklerle dolu mutlu yaşam sahneleri zamanla daha koyu renklere ve hüzünlü bir romantik atmosferin daha solgun ışıklarına bürünmüştür. Yaşadığı toplumsal olayların, savaşların ve yaşam zorluklarının hüzünlü duyumunu yansıtan bu eserler zaman zaman tam bir trajedi ve korku a'tmosferiyle, zaman zaman da şiddet ve hırsla doludur. Çok yönlü bir faaliyeti olan sanatçının gravürleri de yağlı boya çalışmaları kadar ünlü olup, önemli sayıda eserle temsil edilmektedir. Aynı zamanda önemli bir portre ressamı olan Goya'nın eski gelenekle bağlarını kopartmamakla beraber önemli bir değişimi gösteren 1800 tarihli eseri "Kral IV. Carlos ve Ailesi" büyük boyutlu bir grup portresidir. Velazquez'in "Nedimeler veya Kral IV. Felipe'nin Ailesi" adıyla tanınan meşhur tablosunun geleneğini takip eden ve bu eseri yeniden yorumlayan ilginç bir çalışmadır. Kraliyet ailesinin gölgesinde kalmakla beraber ressamın bizzat kendisi de tuali başında çalışırken tabloda yer almaktadır.
1797-1799 arasında yapılan "Çıplak Maja" ve "Giyinik Maja" Goya ismiyle bütünleşmiş eserlerdir. Geleneksel anlayışa başkaldırış olarak ele alınan konu, renklerin çizgiye üstünlüğü ve yapıta hakim olan hareketli hava geleneksel biçim ve anlatımdan uzaklaşma eğilimiyle bu iki eseri sanat tarihinin müstesna eserleri arasına sokmaktadır.
Goya'nın Romantik eğiliminin doruğa çıktığı iki eseri "2 Mayıs" ve "3 Ma-yıs"da Maja örneğinde olduğu gibi birbirini tamamlayacak biçimde ele alınmıştır.
Napoleon Savaşları ve bu savaşlar sırasında Fransız ordularının İspanya'yı işgali esnasında vuku bulan bir isyan ve bu isyanın bastırılmasını konu alan iki tablo tam bir trajedik anlatıma, korku, şiddet, hız ve taşkınlığa yer vermektedir. Her iki eser için geçerli olan dehşet havası tarihi konuları tespit etme eğilimiyle de yakından ilgilenen Romantik anlayışa çok uygun düşmektedir. Her iki eserdeki çizgisele hakim olan renkçi anlayış özellikle bir gece vakti yapılan kurşuna dizmeyi gösteren "3 Mayıs"ta doruğuna çıkmıştır.
İngiliz Romantik resminin kendisine has bir tutumu vardır. İngiltere'de Romantik akımla temas halinde bulunan ilk kuşağın en ilginç kişiliği çok yönlü bir sanatçı olan William Blake (1757-1827) kendisine has bir tavırla değişik bir üslûp geliştirmiş ve tamamen mistik bir anlatımla olağan dışı konuların tasvirine yönelmiştir. İngiltere'nin Hıristiyan Öncesi Antikitesine büyük bir ilgi duyan Blake'nin aksine, devrinin en önemli manzara ressamlarının başında gelen John Constable (1776 -1827) kendisine has bir tavırla değişik bir üslûp geliştirmiş ve tamamen mistik bir anlatımla olağan dış konuların tasvirine yönelmiştir, ingiltere'nin Hıristiyan Öncesi Antikitesine büyük bir ilgi duyan Blake'nin aksine, devrinin en önemli manzara ressamlarının başınd.a gelen John Constable (1776-1837) tamamen yaşadığı çevrenin doğal görüntülerine ve İngiltere kırsal çevrelerine büyük bir sevgiyle yaklaşmıştır. Doğanın değişen anlık görüntüleriyle göğün ve kırların görsel şiirini aktaran Constable ışık ve renk kullanımına getirdiği yeniliklerle canlı bir doğayı ele almış ve bunu çok iyi bir biçimde seyirciye aktarmayı başarmıştır. 1824'te Paris Salonu'nda sergilenmesiyle büyük beğeni kazanan ve ressamına en büyük ödül kazandıran "Saman Arabası veya Arabanın Dereyi Geçişi" Avrupa Resim tarihinin en güzel ve önemli eserlerinden biri olup, esasında 1821 tarihinde yapılmıştır. Gainsborough tarafından önemli bir hamle yapma olanağı bulan İngiliz Manzara Resmi'nin en önemli çıkışlarından birini oluşturan bu eser, aynı zamanda gelecek kuşaklar üzerinde çok derin etkiler yapmış Fransız Manzara Resmi'ni, gerçekçileri ve özellikle de Empresyonizme giden yolda önemli bir merhale teşkil etmiştir. Olağan bir kır manzarası olan eser ağaçlık, küçük değirmen, kır ve bulutlu göğüyle son derece doğal ve samimi bir görüntü teşkil etmektedir. Ama ışık ve renklerin kullanılışı kadar tabiatın ifade ediliş biçimi yepyeni bir tavrı sergilemektedir.
İngiliz Romantizmi ve Manzara Resmi'nin en büyük atılımını gerçekleştiren ressam Joseph Mallord William Turner (1775-1851) olmuştur. Empresyonizme ve Modern Resme giden yolda çok büyük bir öneme haiz olan Turner garip ve mistik bir tavırla işlediği manzaralarıyla, Romantik anlayışın en güzel örneklerini vermiştir. Her şeyden önce bir renk ustası olan ressamın paletindeki zengin renkler, sisler ardına gizlenen formlarla çizgici anlayışı bertaraf etmiştir. Atmosferik olaylar ve güneş ışığının titreşimleri Turner'in eserlerinde renklerle ifadesini bulmakta ve renkler senfonisine dönüşmektedir. Ressamın Romantik duyumu ve renklere ağırlık veren anlayışıyla bütünleşen manzaracılığını en güzel yansıtan iki eseri 1838 tarihli "Savaş Gemisi Temeraire'nin Sökülmek İçin Son Palamar Yerine Çekilmesi" ve 1840 tarihli "Köle Gemisi" baş yapıtları içinde yer almaktadır. İlk eserinde görevini tamamlamış eski bir savaş gemisinin buharlı bir römork tarafından deniz üzerinde çekilerek götürülüşü konu olarak alınmıştır. Bu eser adeta kapanan bir devir için bir ağıt olarak renkler ve ışıklar içinde ifadesini bulmaktadır. İkinci eser ise tamamen bir başkaldırıdır. Bir insanlık trajedisi olan köle ticaretine ve zamanın değişimine yönelik bir başkaldırı ve değişimin belirtisidir.
İngiltere'de Romantizmin etkisi altında gelişen Pre-Raf aliller Almanya'daki Nazarenler'i örnek alarak teşkilatlanmış olup, Rafael öncesi dönemin sanat anlayışını kendilerine esas kabul etmiştir. 1848 de kurulan gurup içinde en uzun süreli geleneğe bağlı kalan ressam Dante Gabriel Rossetti (1828-1882) olmuştur.
AVRUPA SANATINA GİRİŞ ENGİN BEKSAÇ ENGİN YAY. 1995 İST.S:82-84
Goya, Kurşuna Dizilenler,1808