SANAT FELSEFESİ
YANSITMA KURAMI
Sanat ve güzellik konularına açıklama getiren en eski düşünce sanatı bir yansıtma olarak görmek olmuştur. Bu kuramın en eski savunucusu Platon , yaptığı mağara allegorisi adı verilen benzetme ile bunu açıklamaya çalışırlar.
Mağara allegorisi;İlk insanların , bir mağara içinde yaktıkları ateş etrafına toplanarak duvarlara vuran gölgelerinin hareketlerini gerçek nesneler zannetmeleri misal,dir. Platon’a göre bu dünyada gördüğümüz her şey aslında gölgedir.İdeaların gölgesi.İdea Platon’a göre Tanrıdır. Bu Kutsal ve semavi dinlerdeki,varlıkların Allah’ın isim ve sıfatlarının yansıması olduğu düşünce ve inancına çok benzemektedir.
Platon’a göre sanat yansımanın yansımasıdır. Yani ikinci elden mimesis. Hatta daha da ileri giderek sanatçının kötü bir taklitçi olduğunu ileri sürmüştür.
“Resmin sessiz bir şiir, şiirin konuşan bir resim” olduğu fikri sanat felsefesinde sıkça karşılaşılan bir fikri gündeme getirmiştir. Sanat eserinin toplumu yansıtan bir ayna olduğu fikri. Platon Devlet adlı eserinde,”İstersen bir ayna al eline,dört bir yana tut.Bir anda yaptın gittin güneşi,ayı,yıldızları.”Aristo ise Politika adlı kitabında Bir resme bakan, ona bakarken bu resmin neyi anlattığını veya kimin resmi olduğunu anlarsak hoşlanarak bakarız.Yoksa o resim böyle bir taklit ürünü olarak bakanda hoşlanma duygusu uyandırmaz.”derler.
Stendhal’ın romanı, yol boyunca gezdirilen bir ayna olarak algılaması ve bizde Recaizade Ekrem’in yine hikâye ve romanı birer ibret aynası olarak görmesi bu anlayışı sergilemektedir. Buradaki temel amaç ise, doğayı, insanı, hayatı, kısaca gerçeği yansıtmaktır. Ancak burada tartışılan konu gerçeklik nedir, sanatçı nasıl bir gerçekliği yansıtır? meselesidir. Çünkü bu sorulara verilen cevaplar yazar, düşünür ve estetikçiler tarafından farklı farklı algılanabilmektedir. Çoğunlukla gerçekliği yansıtma deyince; sanatın görüneni olduğu gibi yansıttığı , geneli ya da özü yansıttığı veya ideal olanı yansıttığı düşünceleri ön plana çıkmaktadır.
Yansıtma Kuramı hakkında belli başlı üç görüş öne sürülmüştür. Bunlar:
* Sanat görüngü (duyular) dünyasını yansıtır: Bu anlayışa göre sanatçı, gerçek alemi bütün çıplaklığı ile, mümkün olabildiğince gerçeğe sadık kalarak, yansıttığına ya da yansıtması gerektiğine inanır. Burada sanatçı bize hayattan bir kesiti olduğu gibi sunar. Bu anlamda meydana getirilen eser, yüzeysel bir gerçekliğin kopyası olarak görülür.
Sanatın; özü veya ideali değil de görüngü (duyular) dünyasını yansıttığı inancında olduğu için Platon’un bir çok bakımlardan bu kuramın temsilcisi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Platon’a göre edebiyat öğretici değildir, bize gerçekleri bildiremez, bu bakımdan şâirler de gerçek bilgiye sahip olmayan benzetmeci kişilerdir. Bu nedenle de O’nun edebiyata itirazları hem bilgi, hem de ahlâk yönüyle olmuştur. Bilgi açısından şâirin, bizi asıl gerçekliği teşkil eden idealardan uzaklaştırdığını ve hiçbir konuda yetkiyle konuşamayacağını savunur. Ahlâki yönden ise, eserlerde gençlere kötü örnek olabilecek parçaların bulunmasını, tragedya ve destanlardaki kötü kişilerin olumsuz etkilerini ve edebiyatın, dizginlememiz gereken duygusal yanlarımızı coşturmasını öne sürmektedir.
* Sanatın geneli ya da özü yansıttığı teorisine göre ise sanatçı, olanı değil, olabilir olanı yansıtır. Bir adamı olduğu gibi anlatmanın, tarihin işi olduğu ileri sürülerek sanatın, bunun aksine bir adamın hayatında –genel olarak hayatta- evrensel olan unsurları yansıtması gerektiği savunulur. Bunun için de anlatılmak istenenin özüne ait olmayan unsurlar, ayrıntılar ve rastlantısal hadiseler atılır, gerekli olanlar seçilip ayıklanarak olay örgüsü düzenlenir.
* Sanat ideal olanı yansıtır: Bu görüşü savunanlara göre, sanat eserinin zevk vermesi beklendiğine göre çirkin, kaba, hoşa gitmeyen şeyleri atması ve yalnızca güzeli, hoş ve ideal olanı seçmesi uygun olur.
Sanat eserinde idealleştirilmiş tabiatla birlikte idealleştirilmiş insan ve insan ilişkileri de önemlidir. Sadık, yiğit ve her bakımdan mükemmel bir adam, ancak sanat eserlerinde bulunabilecek ideal örneklerdir. Bu görüşün özünde gördüğümüz gerçek dünya ve hayat yerine hayal edilen mükemmel bir dünyanın yansıtılması bulunmaktadır.
Faydalanılan Kaynaklar:
· İsmail Tunalı,Estetik,Remzi Kitabevi,1989,ist.s.176-177.
· İsmail Tunalı,Estetik Beğeni,Remzi k.1983,ist.s.38-39.
· Moritz Geiger, Estetik Anlayış çev.Tomris Mengüşoğlu ,Remzi k. 1985.ist.s.57.
· Prof.Dr.Bedia Akarsu,Felsefe terimleri sözlüğü,inkılap k.1998,ist.s.99