IRMAK DERGİSİ 2001 MART
ESTETİK
Her sanatta, her alanda pek çok sanatçı eserler vermiş, fikir ve duygularını ifade ederek, nesnel veya öznel olarak hakikatleri keşfetmeye çalışmışlardır.
Genelde dışa dönük, bağımlı ve tesir altında kalan nesnel düşünce ve bakış açısı herşeyden, her nesneden etkilenmiş. Öznel düşünce ise gücünü özden, içten ve ruhtan almıştır. Ancak karanlıkta maraton koşmak elbette kolay değil. Güneşin şiddetli zuhurunda gözünü kapamak yerine güneş gözlüğü takmak daha isabetli.
Plâton ve Aristo eski Yunan estetiğinden Rönesans’a, neoklasizimden, postmodernizme idealist ve realist akımlar her düşünce ve sanatta etkili olmakla birlikte, Asya’nın mistik ve moralist inanç ve düşünceleri de göz ardı edilmemeli. Yakamozların çığlıkları güneşi haykırmakta.
Sanatta gerçek yol gösterici ruhtur. “Ruhun manevi güzelliğidir ki ilim suretiyle sanatında tezahür ediyor” diyen düşünür ne güzel ifade etmiş.
Freud sanatı, ruhun bastırılmış kötü arzularının (idefikslerin), toplum ve ahlak kurallarının (süper ego) aşılarak, sanat eseri aracılığı ile ortaya çıkarıldığı bir arınma (katharsis) olarak tarif eder.
Her ne kadar bu Aristo’nun Katharsis arınmasına benzese de (2) Sanat; madem ki estetik haz ve güzellik kaygısı ile yapılan her şeydir. Öyle ise ruhun güzelliği ile idefiksin (saplantıların) çirkinliği bu bağlamda çatışma içindedir.
Erotizm ve pornografiyi sanat diye baş tacı eden Freud, Yunan mitolojisi ile bağdaşmış, Nü Venüs ve Madonnaları insanlığa güzelliğin tanrıçaları diye sunarken, insanı Hedonist (zevk ve şehvet) arzularına tapma noktasına getirmiştir.
Oysa ruhun güzelliğini savunan doğu mistizmi, insanlığa mutlak güzelliği, hüsn-ü mücerreti (soyut güzellik), “güzel gören güzel düşünür” ü ve nefsin yerine ruhun yüceltilmesi öğretisini savunmuş, Bostan ve Gülistanlarda yeşererek en güzel çiçeklerini açmış ve en tatlı meyvelerini vermiştir.